Abdu’l-Melik b. Umeyr :
Tâbiîn’in meşhûrlarından
âlim ve fakîh bir zât olup, Kûfe kadısı idi. İsmi Abdülmelik bin Umeyr bin
Suveyd bin Hârise bin İmlâs İbni Şuneyf El-Kûfî el Kıptî el-Ferâsî olup,
künyesi Ebû Ömer’dir. (Ebû Amr da denildi). Kıptî ve Ferâsî denilmesinin
sebebi; kendisinin, çok güzel bir yarış atı olduğu içindir. 32 (m. 652)’de
doğmuştur. Şa’bî’den sonra Kûfe kadılığı yaptı. Hz. Ali’yi gördü. Babası, Hz.
Ali hutbe okurken yanına götürdü. Hz. Ali onun başını okşamıştır. 136 (m.
753)’de Kûfe’de vefât etti.
Abdülmelik bin Umeyr (r.a.)
Eş’as bin Kays, Câbir bin Semre, Cerîr, Abdullah bin Zübeyr, Mugîre bin Şu’be,
Nûmân bin Beşîr, Amr bin Hâris, Cebr bin Atik, Useyd bin Safvân, Abdullah bin
Hâris bin Nevfel, Abdurrahmân bin Ebî Bekr, Abdurrahmân bin Ebî Leylâ ve daha birçok
âlimden hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir. Kendisinden de oğlu Mûsâ, Şehr bin
Havşeb, A’meş, Süleymân et-Teymî, Süfyân-ı Sevrî, Şu’be, Zeyd bin Ebî Enîse,
Cerîr bin Ebî Hâzim, İsmâîl bin Ebî Hâlid, Züheyr bin Muâviye, Hûşeym bin
Beşîr, Şuayb bin Safvân, Cerîr bin Abdülhamid, Hammad İbni Seleme, Zekeriyyâ
bin Ebî Zâide Şûreyk, Süfyân bin Uyeyne ve birçok âlim hadîs-i şerîf rivâyet
etmişlerdir. Rivâyet etmiş olduğu hadîs-i şerîfler meşhûr kitaplarda ve
sahihayn (Sahih-i Buhârî ve Sahîh-i Müslim) da mevcuttur. İmâm-ı Buhârî ondan
ikiyüz civârında hadîs rivâyet etmiştir. Ali bin Hasen es-Süncânî onun beşbin
hadîs bildiğini zikretmiştir.
Abdülmelik bin Umeyr çok
fasîh olarak konuşurdu. İbni Merd onu Kûfe’nin çok fasîh konuşan dört zâtından
biri olduğunu beyân etmiştir. Neseî; O’nun rivâyetlerinde bir beis olmadığını
söylemiştir. Ebû İshâk el Hemedânî “İlmi, Abdülmelik bin Umeyr’den öğreniniz!”
demiştir. İbni Hibbân, İbni Numeyr, İbni Muin O’nun sika ve hadîslerinde sağlam
olduğunu söylemiştir. O hadîs-i şerîflerden tek bir harfin dahi hazf edilmesini
uygun görmezdi. Kendisi şöyle anlatır: Mus’ab bin Zübeyr’in kesik başı
Abdülmelik bin Mervan’ın önüne getirildiği zaman köşkünde, O’nun yanında idim.
O’nu gördüm ve titremeye başladım. Abdülmelik bin Mervan bana “Sana ne oldu?”
diye sordu. O’na:
“Allahü teâlâ seni korusun
yâ emir-el-mü’minîn. Ben bu köşkte burada, Ubeydullah İbni Ziyâd ile beraber
bulundum. Hz. Hüseyn’in mübârek başını burada gördüm.
Sonra burada Muhtâr-ı
Sekâfî ile beraber bulundum. Burada Muhtar’ın önünde Ubeydullah İbni Ziyâd’ın
başını gördüm. Sonra burada Mus’ab bin Ez-Zubeyr ile beraber bulundum,
Muhtar’ın başını onun önünde gördüm. Sonra aynı yerde Mus’ab bin Zübeyr’in
başını senin önünde gördüm” dedi. Daha sonra Abdülmelik bin Mervan hemen ayağa
kalktı ve o köşkte o katın yıkılmasını emredip orayı yıktırdı. İmâm-ı Ebû Yûsuf
İsmâil bin İbrâhîm’den rivâyetle Abdülmelik bin Umeyr; Sakîften bir zât bana
şöyle anlattı: “Hz. Ali, beni Abkara’ya vali tayin etti. Bu sırada ora halkı da
yanımda idi. Onların yanında
bana şunları söyledi:
Onların ödeyecekleri vergileri tam olarak almağa bak. Herhangi bir hususta
onlara ruhsat vermekten, acımaktan şiddetle sakın. Asla senden bir zaafiyet
görmesinler, öğle vakti de bana gel” dedi. Öğle vakti Hz. Ali’nin yanına
vardım. O zaman gayet yumuşak davranıp: Valisi bulunduğun halkın önünde sana
bazı şeyler söyledim. Çünkü onlar hilekâr bir`kavimdir. Onların başına geçtiğin
zaman vaziyete bak. Kış ve yaz onlara ait bir elbiseyi, yiyecekleri rızkı,
binecekleri hayvanı ellerinden alıp satma, ödeyemedikleri para için onları asla
zorlama. Yine bazılarını para sebebiyle ayakta da sakın bekletme. Vergi olarak
aldığın maldan onlara hiçbir şey satma. Biz ancak onların affını kabul etmekle
emrolunduk. Eğer sen emirlerime muhalefet edersen Allahü teâlâ benim yerime
seni yakalar. Eğer sözlerime muhalif bir hareketin zuhur eder ve bana ulaşırsa
seni azlederim” buyurdu.
Abdülmelik bin Umeyr, Câbir
bin Semûre’den (r.a.) şöyle rivâyet etmektedir: “Kûfe ahâlisi Hz. Ömer’e, Hz.
Sa’d bin Ebî Vakkas’ı şikâyet ettiler. Bunun üzerine Hz. Ömer onu vazifeden
aldı ve yerine Ammâr bin Yâser’i (r.a.) tayin etti. Kûfeliler şikâyeti o kadar
ileri götürmüşlerdi ki, namaz kılmasını bile bilmiyor, demişlerdi. Hz. Ömer,
Hz. Sa’d’a bir haberci gönderip onu yanına davet etti. Geldiğinde “Yâ Ebâ
İshâk, bu adamlar senin namaz kılmayı bilmediğini iddia ediyorlar. Sen bu
hususta ne dersin?” diye sordu. Hz. Sa’d cevabında: “Vallahi ben onlara
Resûlullahın (s.a.v.) namazına benzer namaz kıldırıp ondan hiçbir şey
eksiltmiyorum. Yatsı namazını kıldırırken ilk iki rekâtde daha çok kıyamda
dururum. Son iki rekâtta da az dururum” buyurdu. Hz. Ömer, “Bizim de zâten
senin hakkındaki zannımız böyle idi” buyurdu. Bu meseleyi tahkik için
müfettişler gönderdi. Bunlar kime sordularsa hep onun hakkında hayırlı şeyler
söylediler. Nihayet Benû Abs’e ait bir mescide girip yine aynı şeyleri
sordular, doğru söylemeleri için de yemin verdirdiler. Bunun üzerine Ebû Sa’de
künyesiyle bilinen Üsâme bin Katade ayağa kalktı ve “Mademki bize yemin verdin,
Sa’d, İslâm askerinin başına geçip harb etmez, ganimet taksiminde eşit
davranmaz. Hüküm verirken adaletli davranmaz” dedi. Bunun üzerine Hz. Sa’d
“Vallahi ben de üç şeyle duâ edeceğim: Yâ Rabbî senin bu kulun yalancı ise;
riya ile halk görsün ve duysun diye söylediyse, ömrünü uzat, fakîrliğini çoğalt
ve onu fitnelere uğrat” Daha sonraları o adama hâlinden sorulduğu zaman
“İhtiyarlamış, fitneye
düşmüş bir pir-i fânî’yim, Hz. Sa’d’in duâsı bana isabet etti” derdi.
Abdülmelik bin Umeyr “Sonraları
onu ben de gördüm. Yaşlanmaktan kaşları gözlerinin üzerine sarkmış olduğu hâlde
yolda kızlara sataşırdı” diye haber vermiştir. Rivâyet ettiği bir hadîs-i
şerîfte Ebû Mûsâ Eş’arî (r.a.) şöyle buyurdu: Resûlullah efendimiz, hastalandı
ve hastalığı şiddetlendi, bunun üzerine “Ebû Bekir’e emredin de cemaate namaz
kıldırsın” buyurdular.
Kaynaklar
---------------
1) Vefeyât-ül-a’yân,
cild-3, sh-164
2) Tezkiret-ül-huffâz,
cild-1, sh-135
3) Mlzân-ül-i’tidâl,
cild-1, sh-660
4) Tehzîb-üt-tehzîb,
cild-6, sh-411